Gebelik, biyolojik, psikolojik ve sosyal değişimlerin yoğun olarak yaşandığı bir dönemdir. Bu süreçte, anne adaylarının ruh sağlığı, hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından kritik bir öneme sahiptir. Gebelikte depresyon, sık karşılaşılan ancak genellikle gözden kaçabilen, bazen gebelikte ortaya çıkan fizyolojik değişikliklere bağlanabilen bir durumdur.
Gebelikte Depresyon Nedir?
Gebelikte depresyon, hamilelik sırasında ortaya çıkan ve genellikle majör depresif bozukluk (MDB) kriterlerini karşılayan bir ruhsal bozukluktur. Bu durum, annenin yaşam kalitesini düşürmekle kalmaz, aynı zamanda fetüsün gelişimini ve doğum sonrası dönemde anne-bebek bağını olumsuz etkileyebilir.
Gebelikte Depresyonla Hangi Sıklıkta Karşılaşırız ?
Gebelikte depresyonun görülme sıklığının, çalışmalara göre farklılıklar göstermekle birlikte, %7-20 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde bu oran daha yüksek olabilir. Gebelikte ortaya çıkan depresyon, aynı zamanda doğum sonrası depresyon için de önemli bir risk faktörüdür.
Depresyon için Risk Faktörleri Nelerdir ?
Gebelikte depresyon gelişiminde birçok biyolojik, psikolojik ve çevresel faktör rol oynar. Başlıca etkili faktörler; biyolojik faktörler (Hormonal değişiklikler, genetik yatkınlık, tiroid fonksiyon bozuklukları özellikle hipotiroidi), daha önce depresyon ve kaygı bozukluğu öyküsü, ruhsal travmalar, düşük benlik saygısı, sosyal ve çevresel faktörlerdir (Sosyal destek eksikliği, ekonomik sorunlar, evlilik sorunları ve gebeliğin plansız olması).
Gebelikte Depresyonun Klinik Belirtileri Farklı mı?
Gebelikte depresyonun belirtileri, gebe olmayan olguların yakınmalarına benzer. Sıklıkla aktarılan şikayetler:
Sürekli üzüntü, umutsuzluk veya boşluk hissi,
İlgi kaybı ve zevk alamama (anhedoni),
Yorgunluk ve enerji kaybı,
Uyku bozuklukları (uykusuzluk veya aşırı uyuma),
İştah değişiklikleri (aşırı yeme veya iştahsızlık),
Konsantrasyon güçlüğü,
Kendine zarar verme veya intihar düşünceleri,
Gebelikle ilgili aşırı kaygı veya ilgisizlik,
Öz güvenin azalması, değersizlik hissi,
Gebelik sırasında anne adayları duygusal dalgalanmalar yaşasalar da depresyonda izlenen yakınmalar çok daha şiddetli ve süreklidir. Ayrıca gebelik öncesinde kullanılan antidepresan ilacı anne adayının gebeliği öğrenince birden bırakması da depresyona ait şikayetlerin birde artışına veya alevlenmesine neden olabilir
Gebelikteki Depresyonun Fetusa (Anne karnındaki bebeğe) ve Gebeliğe Etkileri Nelerdir?
Gebelikte depresyon şikayetleri olan ve tedavi edilemeyen anne adayları daha az antenatal bakım almakta, gebelik hipertansiyonu, fetusta büyüme kısıtlılığı, düşük doğum ağırlığı, erken doğum, ani bebek ölüm sendromu, uzun dönemde ise davranış ve bilişsel (kognitif) sorunlarla karşılaşılmaktadır. Kötü gebelik sonuçları özellikle gebeliğin ikinci yarısında ortaya çıkan veya şiddetlenen gebelerde daha fazladır. Depresyon tanısı alan anne adaylarının daha yüksek sigara, alkol ve madde kullanımı, kötü beslenme, gebelik takiplerinin yetersiz veya düzensiz gitmeleri olumsuz gebelik sonuçlarına katkıda bulunan faktörler arasındadır.
Gebelikte Depresyonun Tanısını Nasıl Koyarız ?
Gebelikte depresyon tanısı, genellikle klinik değerlendirme ve standart tanı kriterleri (DSM-5 veya ICD-11) kullanılarak konur. Tanıda şu yöntemler kullanılabilir:
Klinik Görüşme ile anne adayının ruhsal durumu, geçmiş psikiyatrik öyküsü ve mevcut stres faktörleri değerlendirilir.
Tarama Ölçekleri:
Edinburgh Doğum Sonrası Depresyon Ölçeği (EPDS): Gebelikte depresyon taramasında da kullanılabilir.
Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ): Depresyonun şiddetini değerlendirmek için yaygın olarak kullanılır.
Laboratuvar Testleri: Tiroid fonksiyon bozuklukları gibi biyolojik nedenleri dışlamak için yapılabilir.
Gebelikte Depresyon Nasıl Tedavi Edilmeli ?
Gebelikte depresyon tedavisinde, hem annenin hem de fetüsün sağlığı göz önünde bulundurularak bireyselleştirilmiş bir yaklaşım benimsenir. Özellikle ilaç tedavilerinin zamanı ilaç seçimi, kullanım süresi gibi faktörler düşünülürken fetal sağlık ve fayda göz önünde tutulur.
1. Psikoterapi: Hafif ve orta şiddetli depresyon vakalarında ilk tercih edilen tedavi yöntemidir. Gebelerde bireysel terapi daha çok tercih edilir.
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Depresif düşünce kalıplarını değiştirmeye odaklanır.
Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT): Gebelikle ilgili kaygılarla başa çıkmayı öğretir.
Kişilerarası Terapi (IPT): Sosyal ilişkilerdeki sorunları ele alır.
2. İlaç Tedavisi (Farmakoterapi)
Orta ve şiddetli depresyon vakalarında antidepresanlar kullanılabilir. Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri (SSRI'lar): Gebelikte en sık tercih edilen antidepresan grubudur. İlaç seçimi perinatolog veya kadın hastalıkları-doğum uzmanı ve psikiyatrist tarafından beraber yapılmalıdır. Kullanılacak ilacın fetüs üzerindeki olası etkileri dikkatlice değerlendirilmelidir. Örneğin, paroksetin gibi bazı SSRI'lar teratojenik risk taşıyabilir. Gebelerde mümkün olduğunca tek, en düşük dozda ilaç tercih edilmelidir. İlacın kullanımına başlanması gibi bırakılmasına da doktor tarafından karar verilmeli ve belirlediği takvime uygun bırakılmalıdır. Orta- ağır şiddette veya tekrar eden vakalarda yardımcı yöntem olarak psikoterapi kullanılabilir.
Gebeliğin geç döneminde SSRI kullanımında, yenidoğanda persistan pulmoner hipertansiyonu (PPHN) riskinin arttığı bildirilmiş olup doğum anına kadar antidepresan ilaç kullanımı, geçici yenidoğan sorunlarına neden olabilir. İrritabilite, solunum sıkıntısı, hızlı soluk alıp verme (taşipne), kan glukoz düzeylerinde düşme (yenidoğan hipoglisemisi), vücut ısısının kontrolünde yaşanan sorunlar, zayıf ağlama, tonüsde azalma, beslenme güçlüğü ve bitkinlik ile karakterize, kendi kendini sınırlayan ve birkaç gün içinde destek tedavileri ile düzelen bu duruma postnatal adaptasyon sendromu veya yenidoğanın davranışsal sendromu adı verilmektedir. SSRI kullanımı olan gebeliklerin %20-30’unda izlenmektedir. Söz konusu sorunun göbek kordonunun kesilerek anneden ayrılan yenidoğanda ortaya çıkan çekilme sendromu veya ilaç toksisitesine bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülüyor.
Comments